31 Ağustos 2010 Salı

La Septembre (Gokcehan Dace)

Bir satır sesin kalmış
onu da dün dinledim…

Uçurum fısıltısında bir akşam,
namlusuna çoktan kin bulaşmış nefesim
ve kaç tarifi varsa betimsiz aşkın,
soyunuyorum...

Merdivenli bir sokakta zehirliyorum bu kez kendimi,
ölümü dirimden ayıramazsın, biliyorum…

Yıldızlar sönecek,
ve yollar uzayacak...
Akordeoncular geçerken
dolacak gözlerim…
Kol saati niyetine takıp yüreğime pusulayı
ve her kaybeden kadar
gideceğim...

Öpüşüm efkarla düşecek bir gece koynuna,
gözlerin açılacak hüzün kaplı tavana,
ve SEN...
Ölümü dirimden ayıramayacaksın.

Gökçehan Daçe

Bana Soz Verme (Gokcehan Dace)

Hatırlanmak neden acıtır insanı,
ten mesafesinde unuturken insanlar birbirini...

Kırmızı bulaşırken dudaklarına,
ya da, uzatırken bedenini göçmen yarasalara
saksımızda bir hayal daha kuruyor.

Düzelmez artık nabız,
geçici kar körlüğü...
Gidemediğimiz tüm yerler şimdi büyük kabahat...


- Bir gün buluşur muyuz?
- söz veriyorum
- söz verme, ben inanırım...

Gokcehan Dace

Be Aware

No need to miss any second
Life never waits
Everybody shows a direction
Biggest fallacy is goning eveywhere
Simple , Just be aware

TERDEM

Sabah Aynaya Gulumsemeyi Unutma


Gune nasıl baslarsan oyle gider
Ne buyuk yalan
Her giden sabahı bekler mi
Ben beklerim diyorsan baksa , helal
Herkes gitmeden gozlere bakmaya cesaret eder mi
Yurek ister goze bakmak
Soze luzum yok
Kendi gozunden baslamak yer mi

Hergun karanlık baslar
Aydınlık gun ortası gelir
Gun aydıgında yuzyuze gelirsin herturlu senle ,
her ne kadar ustad Rıza Polat Akkoyunlu dediyse de ;

"yalancıdır hep aynalar
gir kalbime gor kendini.."

sen yine de
Sabah aynaya gulumsemeyi unutma.

TERDEM

Senin Bile Olamadın ki Benim Olasın

Once kendini hak edeceksin
Oyle gidişattan puan vermez hayat
Bir oyun ki bu içinde olacaksın
Dışarıda kalmaya bahane bulmayacaksın
İki damla gözyaşı bulunca arka bahçede
Gözün korkup kaçmayacaksın
Gözüme bakmaya cesaretin olacak
Kolumdan tutup çekeceksin, o olacak
Kelimelerin yüreğinin bulamadıgın bir yerinden gelecek
Oyle ki aydınlığı olacaksın yureğimin kuytusunun
Ama bunu yapmak sen ister , ben ister
Senin bile olamadın ki benim olasın.

TERDEM

Tenini golgeleyen parmak izleri (Gokcehan Dace)

Göz yaşını kapatmaz o boyalar
Her gece öl, her sabah diril
bunun adı aşk değil,
yaman çelişki
hileli aynalarda ölüm ayini
oysa ölmek hani bir kereydi...

Biliyorum, çalmışlar ifadeni bedelsiz
Düşlerini kemirmiş hep yaban kuşlar
Kuytularda saç telinden yakalamış hırçın çocuklar
İşte seni hep böyle kandırmışlar.

Hadi git, bekletme daha fazla onları
Unutmadan kur yeniden nabzını
Giderken de uyandırma
Masken girişte vestiyere asılı...

GOKCEHAN DACE

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Bir Can Dosta Referans Mektubu



İlgili Makama ,

Rakılarımızın buzlarımızla kadehlerimizde sevismeye basladıgı gunlerdi.Henuz kısa pantolonlu gunlerigeride bırakalı az bir zaman olmustu.Fakat içerisinde bulundugumuz deli yaslarımız bize soyle diyordu:

"Dun evin arka bahcesinde kucuk bir damla gozyası buldum cocuklugumdan kalma ,
salıncakta sallanıyordum , her sallanısımda sanki gelecegime dusuyordum.Ama gelecek bana gelemeyecek kadar uzaktı."

Hep boyle hissettik yıllarca.Simdi yavas yavas gelecegin yaklasmakta oldugunu anlamaya basladık;en azından yasamlarını gonullerinde paylasan yedi kisi.
Ha , neden mi yedi kisi :

"Hangisine baksan aynı goruntu,
biraz ortacag derebeyligi,
biraz yenicag burjuvazisi,
totoliter bir tutumdur,
Bu yarı yasamak cıkmazında,
SAVASA YALNIZ GİDİLMEZ."

Bir hikayedir basladı , bir boya satıcısı , bir tabak canak satıcısı , bir internet satıcısı , iki disci , bir ogrenci ve bir spor spikeri hasbelkader bir araya geldiler.Bu arada hepsinin aynı zamanda ogrenci oldugunu soylemek isterim.Mesleki anlamda herhangibir bag yok ; tam korler sagırlar birbirini agırlar durumu hakim.Ailevi olarak bir bag da yok , cinsel anlamda hic yok.Ulan ne yaptıkta biraraya geldik bukadar alakasız adam , ne yapacagız simdi derken bulduk ;

"HADI EN IYISI GIDIP ICELIM"

Bu laf hayatımızın donum noktası oldu.Zannedilmesin alkolik bir hayatımız var.Sadece buyuklerimizin sozunu dinliyorduk ;

"BIR INSANI EN IYI RAKI SOFRASINDA TANIRSIN."

Hepimiz yonumuzu gunesle , yıldızlarla , karıncalarla ve karınca kararınca bulmaya calısıyorduk.Ama sunu kabul etmek lazım 34 JB bizim yonumuzu bizden iyi buluyordu bazen.Ta ki kendisinin dokuz canı oldugu bilincine halen hakim olan bir boya satıcısı ile birlikte akordiyona donene kadar.Aynı arabadaki boya satıcısına ne oldu diye merak etmedim deme ? 34 JB ile soyle bir diyalogu olmus kazadan sonra ;

- Boya satıcısı : Cok cirkinsin , yuzun burus kırıs olmus.
- 34 JB : Sende cok sarhossun
- Boya satıcısı : Ama ben sabaha ayılıcam... Hakikaten ayıldı.

Bu boya satıcısı arkadasta hepimizden birseyler vardı.Daha dogrusu biz O'nda kendimizden birseyler bulduk galiba.Mesela tabak canak satıcısı ile neredeyse aynı gecmise sahiptiler.Tek fark tabak canak satıcısı tek bir kez olum hakkının oldugu gibi tuhaf bir inanca sahip.Ama hakkını yemeyelim boya satıcısı bu tanrısal gercekleri degistirmeye iyice niyetlenmistir.

Bu olaydan sonra yasanan binbir turlu vukuat mevcut boya satıcısının hayatında.İnsan sıfatında bir disci ile birlikte tatil koyu yakmaktan tut , spor spikeri ile birlikte Uludag zirvelerinde araba ile gezmek ve sonrasında corba icmeye 100 km yol gitmek , 20 kisiye karsı tek basına "ben bunları doverim" psikolojisine kapılmak (Sırası gelmisken digerlerininde en az bu boya satıcısı kadar manyak oldugunu soylemeliyim ; bu 20 ye 1 mactan sonra hastanede boya satıcısının filmleri cekilirken Hacettepe gibi ciddi bir kurumumuz tarafından kendisine "Bu adam doktordur... VALLAHA" unvanı verilen disci gelip film odasında boya satıcısı ve bir tabak canak satıcısının koluna girip rontgenciye "Agabey birde boyle cekseydik hep beraber , anı olsun hani." dedi.Gerisini sen dusun.) , internet satıcısı ile adamları geri dovmeye gitmeye kalkmalar vb.vb.vb.

Sunu ifade etmek istiyorum ki ; bu boya satıcısı hepimizin hayatını renklendirdi ve bu renklerin birbiri il uyumunu oyle bir olgunlukta resmettiki en sonunda hepimiz fikirlerine kendimizi teslim ettik.

Gunler geçtikce boya satıcısının herzaman oldugu gibi hayatımızın cok onemli noktalarına mudahalelerine ugramaya basladık.Kendisi boya satıcılıgından gomlek satıcılıgına cok ince elenip sık dokunmus bir karar ile gecince, hayatımız boyunca ayakta ugurlanmamızı saglayan fikirleri aldıgımız boya satıcısı simdide ayakta karsılanmamızı saglayacak bir gomlek satıcısı olarak cıktı karsımıza.Ve bize de su dusuncenin yarattıgı zevki kardesimiz sayesinde yasamak kaldı ,kendi capımızda anlatmak istediklerimizi karsımızdakilerin anlayabilecegi formata sokmak ugruna ;

"INSANLAR KIYAFETLERİ İLE KARSILANIR ,
FİKİRLERİ İLE UGURLANIRLAR."

Son olarak ben kendi adıma bu , bir ben vardır benden iceri , yapısındaki gomlek satıcısından hayatımın en onemli donemlerinde bircok konuda esinlendigimi soylemeliyim.Tek dilegim birgun gomlekciye hersey icin tesekkurler gomlekci ama hersey icin demenin bir yolunu bulabilmektir.

Hayattan en kısa zamanda ESIN 'lenmesi dilegi ile .

Yengeye Notlar :

* Yukarıdaki dilegin gerceklesmesi safhasında mudahale etmekten cekinme.
* BUDUR
* Yarın öbürgün bir dosttan uzun bir mektup almasın sakın.
* Ask mezhebi dindir bu gomlekciye.
* Çözersen haber ver.
* Kola icilemez , fanta icilemez , alkolik hareket engellenemez teorisine saygı duy.
* Sen musait bir zamanda soyleyiver TESEKKURLER dedigimi.

TERDEM

okundugu gibi yazılır insanın hayalleri



bir gece daha basladı ıssızda
ve havada anlamını cozemedigim bir his var
kan akıyor gozlerden korkuyorum
oysa kendinden baska hickimseden korkma demisti babam
ozluyorum
Nedenini bilmedigim bir durtu bana eslik ediyor bugun
Hem zevk hem acı hem karmasa hem dinginlik veriyor
Karısıgım anlayacagın ıssızda.
Ne gidislerim oldu ıssıza oysaki , yasama dair keyifle , keyfince, keyif vermeye
Kılınc keskin , gozdesi gecelerin gitarım oldu yine
Yak bir sigara daha ,
baktım kultablama hepsini yarım icmisim
Sanki gosterisi idi yarım kalmıs gecmisin
Bunu da beceremiyorum ; bak yine ayrı yazdım –da ekini
Oysaki hic sevmem okunurken birlesen yazılırken ayrılan ciftleri
Okundugu gibi yazılır insanın hayalleri ,
Bir butunu bozarmısım gibi gelir hep ,
Dogumgunu pastasındaki maytaplar misali yanarken ordadır , sonunce gider
Halbuki tum havayı o verir , o mutlu eder , o heyecanlandırır herkesi
Sadece onun icin ısıklar söner , yandıgında ise yoktur hayali sevgililer gibi…
Yine bir gece daha basladı ıssızda
ve havada anlamını cozemedigim bir his var
kan akıyor gozlerden korkuyorum
oysa kendinden baska hickimseden korkma demisti babam
ozluyorum

TERDEM

Eğer ; (CAN DUNDAR)

O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...


sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,


ve O, her durduğunuz yerde duruyor,


her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,


hüzünlendikçe ağlıyorsa...


dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en güzel kokusu


bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...


hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,


O'nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...


her şiirde anlatılan O'ysa... her filmin kahramanı O...


her roman O'ndan söz ediyor, her çiçek O'nu açıyorsa...


bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez


özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,


iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...


iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...


eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın


O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...


kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...


özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...


hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...


O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme,


vuslat sehere denkse...


gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;


bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine...


uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...


dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,


bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...


Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,


sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...


...o halde yarın sizin gününüz!..


"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.



Can Dündar

bir esi olmalı insanın (CAN YUCEL)

Bir eşi olmalı insanın

Rüzgar onun kokusunu getirmeli,

Yağmur O'nun sesini.

Akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği,

Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken,

Cennetten köşe almışçasına

Sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı...

Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı,

Çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı insanın!!!

Ben seni ölene dek seveceğim boş laf!!!

Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim...



Can Yücel

duvar fotografları (CAN YUCEL)

Seneler Geçsin, Sen Beni bil ben seni bileyim istiyorum.

Benim olduğun kadar dost...larının,

Dostlarının olduğun kadar benim ol istiyorum.

Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.

Yaşayalım ki, Öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.

Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.

Sen çok dertlenip, içip arkadaşlarınla eve gelmelisin.

Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.

Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.

Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim.

Güzel günlerimizi, evimizde, bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.

Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek.

Böylece yaşamalıyız işte.

Sonra çocuklarımız olmalı, Düşünsene senin ve benim olan bir canlı.

Geceleri ağladıkça sırasıyla susturmalıyız.

Sen arada mızıkçılık yapmalısın.
Ve ben söylenerek sıranı almalıyım.

Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım,
Söylenerek yumurta kırmalısın.

Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.

Zaman su gibi akıp giderken, Herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı.

Her şeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden.

Mutluda olsa, Kötüde olsa, Yaşadığımız günler bizim
günlerimiz olmalı.

Saçlara düşünce yada gidince aklar,
Çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.

Kavgasız, Her sabah cinayetle uyanılmayan, Sessiz bir yere gitmeliyiz.

Geceleri balkonda denizi seyredip, Sandalyelerimizde sallanmalıyız.

Eve gelip benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli ziyaretimize,

Geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.

Öyle sevmelisin ki beni, Bu yazdıklarım korkutmamalı seni,

Tebessümler açtırmalı yüzünde.

Bir gün bu hayatı bırakıp giderken,

Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde

Birbirimiz sevmenin gururu olmalı
HERŞEYDE




CAN YUCEL

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Tam Zamanında (Can Yucel)

Yemek de boş içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.

Tam zamanında öpmelisin ...mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.

Bisikletinin gidonunu
Tam zamanında çevirmelisin
Düşmemek için;
Tam zamanında frene basmalı,
Tam zamanında yola koyulmalısın.

Tam zamanında okşamalısın basını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.

Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.

Tam zamanında tutmalısın düşerken
Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuğu.

Tam zamanında acımalı yüreğin
Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına
Evsiz kalınca çoluk çocuk
Ki uzatasın elini bir parça.

Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.

Tam zamanında affetmelisin kardeşini
Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını
Seni gecenin üçünde arayıp da
Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.

Tam zamanında öğretmelisin oğluna
Gerekiyorsa yumruk atmayı
Tam burnunun üstüne
Tiksinmeden pisliğinden,
Yukarı mahallenin sümüklü bebesi
Misketlerini zorla almaya çalışırsa.

Tam zamanında bağırmalısın
Acıyınca bir yerin.
Tam zamanında gülmelisin
Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.

Tam zamanında yatmalısın
Yola çıkacaksan ertesi gün
Ve arabayı kullanan sensen
Sana emanetse çoluk çocuk
Ve kendin.

Tam zamanında bırakmalısın içmeyi
Son kadeh bozacaksa seni
Ve üzeceksen birilerini
Ertesi gün hatırlamayacaksan.

Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.
Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.

Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa
Annenin babanın evini,
Tam zamanında başka bir şehre gidip
Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.
Tam zamanında dönmelisin memleketine.

Tam zamanında için titremeli,
Tam zamanında âşık olmalı
Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.

Tam zamanında toplamalısın oltanı
Belki de seni şampiyon yapacak
En büyük balığı kaçırmadan.
Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli
Tam zamanında ölmelisin
Iskalamak istemiyorsan hayatı.

Haydi, şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi, kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI.

[ Can Yücel ]

27 Ağustos 2010 Cuma

KIZINIZA OĞRETİN (CAN YUCEL)

Kızlarınızı iyi yetiştirin.Kendi kendilerine yetmeyi öğretin.
Namuslu olmanın yür......ekten geçtiğini öğretin. Evden çıkar çıkmaz ilk köşede eteğinin boyunu kısaltmasına gerek olmadığını öğretin.
İstediğini giymeyi öğretin. İnsanın ahlakının sadece kendi beyninde olduğunu öğretin.
Kıskanılmanın sevilmeyle aynı olmadığını öğretin. Kıskanılmanın güzel, saygısızlığın kötü olduğunu öğretin.
Beni çok kıskanır, dışarı çıkarmaz, şunu bunu giydirmez diyen adamla gurur duymamayı bunun aslında kendine hakaret olduğunu öğretin.
Arayıp neredesin ; kiminlesin vs. diyen adama seni tanımadan önce nasıl davranacağımı bilmiyor muydum haddini bil demeyi öğretin.
Eşlerini aldatan erkeklerin yanındaki ikinci kadın olmamayı öğretin.
Oğullarınızı iyi yetiştirin.Karşı cinse saygı duymayı öğretin.
Gece yarısı evine dönen kadının "aranmadığını" öğretin.
Bir kadının omzuna arkadaş olarak da sarılabileceğini öğretin.
Dokunmaktan korkmamasını öğretin.Sevmenin değer verme olduğunu öğretin.
Sahip çıkmayla sahibi olmanın farklı olduğunu öğretin.
Bulunmaz Hint kumaşı olmadıklarını; olsalar bile burun silinen mendillerinde kumaştan yapıldığını; hiç kimseyi küçük görmemeyi öğretin.
Ama bunları önce kendi içinizdeki çocuğa öğretin